14 Mart 2013 Perşembe

Bir İç Dökme Tefrikası


Vay arkadaş yaa!! Ne çabuk gaza gelmişim. Gerçekten mutlu olabileceğime inanmışım falan… Aptallığıma gülüyorum şu anda. Sen kimsin ki? Önceden yaşadığın hangi olayı referans olarak alıp bu sefer gerçekten mutlu olabileceğine inandın? Son yazımda “Tanrı sizi çok seviyormuş.” falan yazmışım bi de utanmadan. Tanrı sadece beni deniyormuş meğer. “Dur şunu mutlu edeyim, sonra da g*tünün üstüne oturtayım bakalım ne olacak?” demiş resmen.

Evet… İlişkim bitti. Hayatımda “ilk kez” her şey yolunda gidiyordu. İstediğim okulu kazanmıştım, İstanbul'a dönüyordum ve İstanbul’da beni bekleyen çok sevdiğim bir arkadaş grubum ve sevgilim vardı. Gerçek mutluluğun ne demek olduğunu anlamıştım hayatımda ilk defa. İlk ve son oldu sanırım. Çünkü her şeyin mükemmel gittiği bir anda her şey yine tepetaklak oldu. Toparlanmam gerçekten çok uzun sürdü. Yine gözlerimi pörtletircesine ağladığım bir anda “Kendine gel kızım yaa!” dedim kendi kendime. “Sen elin oğlu için hayattan kopacak kadar güçsüz bir kız mısın? Silkelen ve sahip olduklarının farkına var. Hayatının en güzel yıllarını seni hiç hak etmeyen bir hıyar için zehir etme” dedim. Toparlandım ve bir televizyon kanalında staja başladım. Bir şeylerle uğraşmam gerekiyordu çünkü. İyi de geldi aslında. Tabii ki bu da uzun sürmedi. Yaza doğru dedemi kaybettim. Cenazeden sonra bütünleme sınavlarım için İstanbul'a dönerken bir trafik kazası geçirdim. Bu sebeple de nur topu gibi bir bel fıtığım oldu. 3 hafta evde yattım ve doğal olarak sınavları kaçırdım ve sınıfta kaldım. Yaklaşık bir ay sonra kuzenimle İstanbul’un güzide bir semtinde eve çıktık. Mutluydum yine… En azından kötü giden bir şey yoktu. Her şey ortalama düzeyde seyrediyordu. Ama ben her şey yolundayken hayatımın orta yerine etmezsem kat'iyen içim rahat etmez. Aşk hayatımda çalkalanmalar oldu yine. İki sevgilinin ayrılmasına sebep oluyordum neredeyse. Durup kendime gelmeye kadar verdim. Geldim gelmesine de… O kızın ahı mı tuttu nedir ben bir kaza daha geçirdim. Karşıdan karşıya geçerken bir motosiklet çarptı. Yarık bir kaş ve ufak tefek sıyrıklarla atlattım da… Farketmeden kafayı da sıyırmışım hafiften. “Ya sabııııırrrrr” çeke çeke devam ettim hayatıma.

Neyse efendim okul başladı vs vs derken yaklaşık 3 ay önce bir ilişkiye başladım. “Belki bu sefer olur lan” dedim. “Ay sevgilisiz yapamam beeeenn :(“ diyen kızlardan değilim ama önceki ilişkimdeki mutluluğumu o kadar özlemiştim ki… Tekrar o mutluluğu yakalamaya çalışıyordum kendimce. Arkadaşken çok ama çok iyi anlaştığım o kişinin, sevgili olunca farkettiğim ve tahammül edemeyeceğim özellikleri olduğunu farkettim. Onun da bende hoşlanmadığı bazı özelliklerim varmış. Olabilir tabii… Kimse mükemmel değil. Kimse kimseden üstün değil. Sadece birbirimize uymuyorduk o kadar. Ayrıldık tabii ki. Buraya kadar her şey normal.  Ben de gayet iyiyim bir problemim yok. Ayrılmamızın üzerinden yaklaşık 3 hafta sonra Twitter’da biz kıza çiçekli böcekli aşk tweetleri attığını gördüm. “Seni seviyorum, huzuru sende buldum” vs vs… İşte bu benim kayışı kopardığım nokta oldu.

Beni unutması, başka birine aşık olması umrumda bile değil. Beni sinir eden nokta insanların bu kadar çabuk, bu kadar kolay mutlu olabilmeleri. Aşk, sevgi, mutluluk... Bunların bu kadar kolay bulunabilen şeyler olduklarını düşünmüyorum. İnsanların bunları bu kadar kolay bulmaları ya da bulduklarını zannetmeleri beni deli ediyor. İşte benim dayanamadığım durum bu!

Hayatım boyunca hiçbir konuda en yükseği hedeflemedim. Çok fazla param olsun istemem mesela. “Olmasa da olur.” demiyorum. Komple istemiyorum yani. Elektrik faturası yüksek gelmesin diye mum ışığında oturabilirim. Doğalgaz faturası g*tüme girmesin diye kat kat giyinip battaniyelere sarınabilirim. Ufacık bir şey almak için aylarca para biriktirebilirim. Bunlar beni rahatsız etmez. Lüks evlerde de yaşamak istemiyorum. Sorunsuz bir hayatım da olsun istemiyorum. Bazı küçük dertlerin, problemlerin insanı dinç tuttuğunu düşünüyorum. Aynı şekilde dünyanın en mutlu insanı bile olmak istemiyorum. Kararında mutluluk benim için yeterli. Çok sevgi bile istemiyorum yaa. Sevgilim, arkadaşlarım beni yeteri kadar sevsinler yeter. Hal böyleyken hala mutlu olamadığımı görüyorum ya… İşte o zaman benim balatalar yanıyor.

 Aşkın beni bu kadar mutlu ettiğini gerçekten bilmiyordum. Öyleymiş. Bazıları parayla mutlu olur, bazıları başarıyla. Ben de aşkla mutlu oluyormuşum. Hayatım boyunca bunun eksikliğini çekmemden kaynaklanıyor sanırım. Ve lanet olsun ki elimin kolumun bağlı olduğu tek konu da bu! Parayı, başarıyı çalışarak kazanabilirsin ama bu konuda hiçbir şey yapamazsın.

 Geçen gece resmen Tanrı’yla pazarlık yaptım. Belki o bana çok güzel bir kader yazdı. 10 sene sonra dünyanın en mutlu insanı olacağım belki. Ama yemin ediyorum istemiyorum bunu. Ben sadece hayatımın en güzel yıllarını eve kapanarak geçirmek istemiyorum hepsi bu.


 Haftalardır kendime gelmek için insanüstü bir çaba sarf ediyorum ama yoruldum artık. Hiçbir şey iyi gelmedi ben de yazayım dedim. Okuyucum kalmış mıdır bilemiyorum. Malum uzun süredir yazmıyorum. Aslında daha yazmak istediğim çooookkk şey var ama takatim yok bunları anlatmaya. Birkaç gün sonra belki… O güne kadar kendinize iyi bakın :)

0 yorum:

Yorum Gönder